İmam Gazali’ye Göre Akıl

Özet

Aklı tanımak, şeriat ve bağlantılı ilimlerdeki konumunu bilmek, kelam ve felsefenin önemli konularındandır. Bu makale aklın beyanı ve İslami kültürdeki kullanım türlerini ele almış, daha sonra akli kavram bilimini, kısımlarını ve kullanım şekillerini ayrıca aklın konum ve saygınlığını açıklamıştır. İmam Gazali’nin yazılarından elde edilen sonuçlar, onun akıl için 4 anlam çıkardığını, teorik ve pratik akıl gibi kısımlara ayırdığını ve şeriattaki kullanım alanlarını zikrettiğini göstermektedir. O, aklı en şerefli varlık olarak niteliyor ve insanların değerlerinin, akıllarını ne ölçüde kullanmalarıyla doğru orantılı olduğuna, Allah’ı ve önderleri tanımanın sadece akıl vesilesiyle mümkün olacağına ve hatta şeriatı doğru idrak etmenin de akıl ile olacağına inanıyor. Gazali’nin filozoflara muhalefeti, akıl ve akli verilere muhalefet manasında değil; filozofların çelişkili ifadeleri ve bir takım felsefi öğretilerin, dinin açık hükümleriyle çelişmesiyle ilgilidir. Ayrıca o, ilahi hüccetler olan ve hidayet rolü üstlenen akıl ve din arasında tam bir ahengin var olduğuna inanır. Elbette şunu da belirtmek gerekir ki, din, külliyat ve cüziyatın belgesi olması hasebiyle akıldan daha kapsamlıdır ve sonuç olarak akla önceliği vardır.

1- Aklın Anlamı

Müslüman düşünürlerin perspektifinden aklın konumuna ve yüceliğine ulaşmak için, önce aklın kelime ve ıstılah anlamını inceleyecek, İslami kültür ve dini alanlarda kullanımdan maksadın ne olduğunu ortaya koyacağız.

a) Kelime Anlamı

“Hapsetmek”, “Kaydetmek”, “menetmek” ve “el çekmek”, aklın kelime manaları olarak geçer. Bu kelime insan üzerinde kullanıldığı zaman, nefsinin isteğini hapseden anlamına gelir.1

“Akıl” “anlamak” manasında da kullanılır. Mesela şöyle denir: Onu anladı, idrak ve tedebbür etti. “Sınırlama” anlamında da kullanılır. Yine akıl, hayvanın başının bağlandığı şey anlamına da gelir; dolayısıyla akla, sahibini sürçmelerden koruduğu için akıl denmiştir.2 Ayrıca dilini koruyan insana, dilini (ikal) etmiştir (korumuştur) denir.3

Akıl, tedebbür, iyi anlayış, idrak ve inzicar (tiksinme) anlamında da kullanılır4 ve bu mana Kuran’da da kullanılmıştır.

Akıl ayrıca sözlükte akıl gücü vasıtasıyla elde edilen ilim manasına da gelir. Yani müdrikat-ı kuvve-i akile. (akıl gücünün idrak ettikleri) Diğer bir anlamı, nefis gücünün yaptığı iştir; yani idrak. Bu kelime, hayır işler yapmanın ve kötülüklerden kaçınmanın mukaddimesi olan ilim anlamında kullanılmıştır.5

Sonuç olarak aklın sözlük anlamı, insanın hakkı batıldan ayırt edip doğru anlaması için nefsin arzularını bağlamasıdır. Başka bir tabirle: “Sen diyorsun ki, insanın o yüce cevheri, (konuşan nefis) insanı fikri ve ameli kaymalardan koruyan akıl adında bir güce sahiptir.”6

b) Aklın Filozof ve Kelamcılar Nezdinde Muhtelif Kullanım Şekilleri

Akla ilişkin bileşik ıstılah ve genellemeleri zikretmeden önce, felsefedeki kullanım şekillerinin belirlenmesi gerekir. Felsefede akıl kelimesi belirli iki yerde kullanılmıştır: Biri, doğa ötesi ve manevi âlemin esas ve temeli olan bizzat ve bilfiil özgür cevher anlamında. Bu manada şöyle denir: “Her özgür soyut cevher, zati ve fiili olarak akıldır; zati ve fiili olarak özgür olan böyle bir varlık, ilk, ikinci ve… ortaya çıkarılan manasınadır. Diğer bir manası, muhtelif mertebelerde bilkuvve, (potansiyel) bilmeleke, (kabiliyet) bilfiil, (gerçekten) ve bilmustefad (yararlanılmış) akıl adlarıyla anılan nefistir.7

Filozoflar arasında aklın çeşitli kullanım şekillerinden bir bölümü şöyledir:

  1. İnsani nefsin mertebelerinin her birine akıl ıtlak etmiştir; (uygulanmıştır) nasıl ki bilkuvve ve bilmeleke akıl tabiri kullanılır.
  2. İşlerin maslahatına, fiillerin yarar, zarar ve çirkinliğine vakıf olma.
  3. Nefsin kemal mertebesi olan külliyatı idrak etme gücü.
  4. Mutlak nefis, yani insanın mücerret ruhuna akıl denir.
  5. Hayatı yönetme gücü.
  6. Nefsin kemalinin mebdeiyeti (başlangıç oluşu).
  7. Uhrevi saadeti düşünme gücüne “mead aklı” denir.8

Ayrıca filozof ve kelamcıların kullanış biçimlerinde akıl, marifet ve ilmi normal yollarla yani his ve tecrübe (sezgi ve deneyim) yoluyla (ister zahiri his olsun ister bâtıni his, ister tefekkür ve istidlal) elde edilen bütün malumat ve maarife ıtlak olur.9

Nasıl ki kelamcıların ıstılahında, bütün ya da insanların ekseriyetinin nezdinde paydaş olan tanınmış şeyler anlamındadır; yani kabulü kaçınılmaz olan teoremler. Yine akıl, delilin mukaddimelerini teşkil eden kesin teoremler (ister bedihi teorem olsun ister nazari [teorik] teorem) anlamındadır.1

2- Aklın Bileşik Kullanımları ve Istılahları

Akıl konusunda bileşik ıstılahların2 kullanımı, düşünürler arasında yaygın bir durumdur, ancak bu yazıda bunları toplayıp saymak maksadımız olmadığı için sadece bir şekilde konuyla ilişkili olan birkaç ıstılahı zikredeceğiz:

– Pratik Akıl; insanın fiilleriyle ilgili gereklilikleri ve hakikatleri derk eden insan nefsinin kuvvelerinden bir kuvve.3

Pratik aklın yorumunda iki farklı teori vardır: Birisi, pratik aklın uyarı kaynağı olduğudur algı değil. Bu teoride pratik akıl, bedenin uyarıcı gücü veya yapıcı gücü olarak tanıtılmıştır; yani külli ve cüziden algılama mertebeleri sona erdiğinde, bedenin deruni kuvvesini uyaran pratik akla sıra gelir ki cüzi algılamaya amel edilsin. Şeyhu’r-Reis İbn-i Sina bu teorinin öncüsüdür45 ve Muhakemat kitabının sahibi Kutbuddin Razi6

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir